13 Kasım 2011 Pazar

BEBEKLER

imkansız yolculukların ayak izine
düşen

bir ay gecesinin kırık bıçağı
hazdan yanık yanağın şehvetine

düşmesin

bir daha inanmaya açık duran kapılara
acı nehirlerin suyuna kapılmış yeminlere

düş

ihtişamlı yüzünden her sefer intihar ettiğim

açık giden gözlerinim

Xakestari





HOŞÇAKAL

Gözyaşınla başlamak istemiyorum söze.
bir bardağın kırılışını izlemeye katlandıysan
ağla.
cam kırıkları herkesin dilinde. intiharın imgesi kırılmış çoktan.

gitmesi cebinde hazır bir avuç misketle gelmedim kapına. diz kapaklarım üşümüştü sadece kardan ve hayattan.

Gözbebeklerin aç. kendinden kaçmanın her dili aşk
haklısın
dur denir mi giden geceye. sabah gücenir.
Göğe yıldız çakmak her kuşun harcı değil.

Susmak en eski yolu söze başlamanın. kestiysen bir dut ağacını
gölgesini bırakıp diğerine.
yazık.
aşkın sabrı vicdana dönüşmüşse çok yazık
bu kaçamak yürüyüşle güneşe inat
Hoşçakal

kalmam için beni öldürmeliydin önce.

Xakestari





14 Mayıs 2011 Cumartesi

BUZ KIRACAĞI

-          Yüz yüze gelmeden Sayın Lokman Kurucu’ya

ince bir ay mayıs’ın gözlerinde
aşkın yüzü altına dönecek zamandan korkma.
her  sunakta  kanın ritmi bozuk
sakin bir fırtına arayan gemilerin limanı yok.
gül niyetine ektiğin o acı dilimde hala buz kıracağı
koşma düşmeye. ecelin de zamanı var yalan gibi.
gece duvağına gizlenmiş camdan bir an
sala vakti kalmasın mı hiç değilse ellerimde sesin
üfle. hüzün gitsin.
sevmesini bilmez ki giden
kırık bir ay doğacak haziran’ın dizlerinde
gizli su suretinde ölüm kalbime kalan neyse ne.
dokun. utanç bitsin.
hayata yazılı bir mendilin kan kokusu edip’ten.
kimse bilmez adımı yağmuru dinlemeyen.

Xakestari


30 Nisan 2011 Cumartesi


9. Mektup –YANAN YAĞMUR

Gölgemi yuğdum yağmurla. sevdaya durdum.
Bu suyu kucaklamaktı.
kurtulup ihanetin sağlam batağından bir çığlık
gecenin ipliğinde
göğe tırmandım.
Gökkuşağı yalanmış ışık olmasa

Bir dahaki sefere kimin gemileri çocuk olacak o nehrin ortasında.
ölümün sesi ağır geliyor.
insan tarihten önce de ağlıyordu yağmur alfabesiyle
Küstüm çiçeklerini besleyen öfke her kabrin göğünde ayrı bir hikâye
Dinledim.
Pirinç tarlalarında doğan o erken şarkının hatırası adına
bir damla gerçek arıyor yazıtlar mezopotamya’da

Yağmur suyundan kefenin altında. gülümseyen ateşin geçmişi
tanrılar aşkına dirilir
her solukta
Amon ayrı ses verir!
acıya dur deme zamanı. Yağmurla yüzleşmenin.

Duydun mu tenekenin üstünde düzeysizliğin ikrarı baştan çıkarıyor aşkı kalbine yağmur ritmi arayanı bağışlamıyor hayat.
kuraklığın ortasından varılacak güneşe.
Katırtırnaklarının zaferi güllere karşı edinilmiş. ergen bir şafak

Ah!
Altın damıtıyoruz çamurdan selin ortasında
savruk saçlarımız. evcil sokaklarımız ve yorgun mayıslarımızla
geriye bakma!
sil gözlerinden akan tipileri
her yaşa kurban arayan umudu unut
Ahmaklar çağından geçiyoruz. borazanlar hazır. şimdi sağanak başlayacak.
Kan gölü için hüzün kınından çıksın.



Senin de bir sözün var elbet. isyan bayrağı gibi sallanan.giyotin yağmurlara
İsimsiz bırak hayatını ey şair!
camdan dizelerin
damla
damla

durma!


Xakestari

4 Mart 2011 Cuma


8. MEKTUP - DÜŞVEREN

Yani ki onu oyuncakları olduğuna inandırmıştım.
Ece Ayhan

Kumun kalbini oyan su
yarsız davulların tokmağı
esrik bir kavuniçi güneş ve ay’da köpekler avlanıyor
koruk üzümlerin arka bahçesinde oyasız kadınların dili kesik
yani ki bizi sevdaya inandırdılar
beni aşka veriyorlar rüyamda bir kartal olarak
kanıyor ellerim
arzuhalsiz ihanetin üç noktalı memeleri bal çiçeği bereket
geceye kara gül ekiyor
bak denizlerin haritası bir gerçek
çiçeği yalansız kokmayan bir Boğaziçi kokuyor
açma eteklerini Asya’ya ölüm gelmiş.


Yağmurun kalbini oyan kum
gözümün orta yerinde bir kızıl değirmen
umutsuz düşveren

bana vahasız bir aşk söyle inanayım!

Xakestari


23 Şubat 2011 Çarşamba

ÇÖL SANCISI

-Tezer için

İşte istediğin gibi değişken gök
Çöl kapısında çift çopurun izi
İçi boş pamuk yastıklar kimsesiz
Her şey gölgesiz
Güneşin yer soğukluğu da vardı

Suskun adımların tabanında gizli umutlar
Ay’a karşı kaç ıslık tüketmiş aşklar için
Bütün iklimlerden kaçak bir yolcu
İhanetin nice otel odasında
Halkım benim sevmeyi nasıl unuttun
Neden ses çıkarmadın hiç değilse bir aynada
Terlik pabuç çağının uzun kılıçları kesiyorken çocuk saçlarını
Ne alırsan bedava bak nefret
Çöl vahanın varlığı
Yokluğunu ölüm bile dolduramazdı

İstersen yeni bir nüfus vereyim sana
Adını değiştir aşkın

Xakestari
 

31 Ocak 2011 Pazartesi


7. MEKTUP - CATHARSİS

Gönlünü yaban atlara adamış bir alnın dikliği
Elasında kaç günahkâr kalem kaç peygamber ihtirası.
O çılgın nehrin sonunda. karaya vurmuş sabır
Yorgan gibi çekiliyor parmak uçlarımdan gecenin kahkahası.

Üşüyorum bütün kehanetlerde. kaçamam varoluşumdan. tek kalple ısınmaz güneş
Sonlu bir maceranın korkusuyla sonsuzu arayan çocuk
Ağaçlardan çok sevme kimseyi.

Söz sana yeni anılar getireceğim Musa dilinden
Kırık kadehte İsa kanı
Örümceksiz mağara Muhammed’den
Artemisya bana kalırsa gerçek Tanrı
Zamanı kesen keser karanlığı.

Hadi kopar kalbini çokbilmişlikten
Çağrılmayı boş ver
Geçmişi kolaçan eden göğün önünde günaha dönüyor hatıralar
Düşünebilen bir taş bul şu ışık denizinde
Gözlerinden dudaklarına inen o tuzlu yol. Sevişmek ne kutsal hazine.

Seni sevdim. Beni sevdin
Ah! O hayatı büyüten aşk
Bakışında hedef şaşmaz gerçeğin oku
Erken yaşlanan gençlik. Geç varılan olgunluk

Söz sana yeni acılar getireceğim. Ebediyen susacaksın yitirdiklerine
Geri bakma. Zaman kanayan bir taş
Kapatırsın üstünü tükürükle günahların.
Yıldızlardan daha aşağı bir yerde katlanmış evren
 Ölümsüzlük noktasında bir ben var
İsmim artık sen değil.
Xakestari